NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو
الْوَلِيدِ
الطَّيَالِسِيُّ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
يَعْنِي
ابْنَ سَعْدِ
بْنِ
زُرَارَةَ
عَنْ
مُحَمَّدِ
بْنِ عَمْرِو
بْنِ حَسَنٍ
عَنْ جَابِرِ
بْنِ عَبْدِ
اللَّهِ
أَنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
رَأَى
رَجُلًا
يُظَلَّلُ
عَلَيْهِ
وَالزِّحَامُ
عَلَيْهِ
فَقَالَ
لَيْسَ مِنْ
الْبِرِّ
الصِّيَامُ
فِي السَّفَرِ
Câbir b. Abdullah
(r.a.)'dan rivayet edildiğine göre,
Rasûlullah (s.a.v.),
etrafı kalabalık (bir insan topluluğu) olan ve kendisine (Ramazan da aşırı
sıcak dolayısıyla) gölge yapılan bir adam görüp; "yolculukta oruç tutmak
sevap değildir" buyurdu.
İzah:
Buhârî, savm; Müslim,
siyam; Nesâî, siyam; Dârimî, savm; Ahmed b. Hanbel, III, 299, 317,319, 399.
Hadis-i şerifte
anlatılan olayın bir yolculuk esnasında
olduğu bizatihi Hz. Peygamber'in sözünden anlaşılmaktadır. Taberî'nin
Ka'b b. Âsim el-Eş'arî'den rivayet ettiği şu haber ise, daha geniş ve daha
açıktır. "Çok sıcak bir havada Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte yolculuk
yaptık. Aniden topluluktan bir adamın bir ağacın gölgesine girip hastanın
yatışı gibi yan üstü yattığını gördük, Rasûlullah (s.a.v.):
"Arkadaşına ne
oldu, derdi ne?" diye sordu.
O hasta değil, oruçlu.
Kendisini güneş çarptı, dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
“Yolculuk esnasında
oruç tutmanız iyilik (sevap) değildir. Allah'ın size tanıdığı ruhsala
sarılınız" buyurdu.
Görüldüğü gibi
Taberi'nin bu rivayeti, hadiseyi daha etraflıca anlatmaktadır.
Bu hadis-i şerifte
bahsi geçen zâtın kim olduğu kesin olarak belli değildir. Ebu İsrail olduğunu
söyleyenler olmuşsa da bu doğru bulunmamıştır. Çünkü Ebu İsrail'in başından
geçen benzeri olay, yolculukta değil, Medine'de olmuştur. Bu hâdise Hatib'in,
İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre şöyledir:
Rasûlullah (s.a.v.)
cuma günü (insanlara) hutbe okuyordu. Kureyşli Ebu İsrail adındaki adama gözü
ilişti. (Rasûlullah onun hakkında) "Bu oruç tutmayı, güneşin altında
ayakta durmayı konuşmamayı ve oturmamayı adadı" dediler. Bunun üzerine Hz.
Peygamber; "Otursun, konuşsun, gölgelensin ve iftar etsin'* buyurdu.
Görüldüğü gibi hadis-i
şerifteki olay ile Ebû İsrail'in başından geçen olay arasında hiçbir benzerlik
mevcut, değildir.
Hadis-i şerifin z,âhiri
yolculuk esnasında oruç tutmanın iyi olmadığına delâlet etmektedir. Bazı
zahirilerle bazı Şiîler bunu esas alarak, "yolculukta oruç iyilik
olmadığına göre, günahtır. Dolayısıyla ramazanda yolcu iken tutulan oruç,
ramazan orucu yerine geçmez" demişlerdir.
Bu görüş Ebu Hureyre,
Hz. Ömer, İbn Ömer, Zührî ve Abdurrahman b. Avf dan nakledilmiştir. Hatta
Abdurrahman'ın "Seferde oruç tutmak hazarda tutmamak gibidir" dediği
rivayet edilir.
Bu görüş sahipleri
üzerinde durduğumuz hadisin yanı sıra, daha önce geçen ve Rasûlullah'ın Mekke
fethi seferinde ashabına oruçlarını bozdurt-tuğunu bildiren hadîse de
dayanırlar. Çünkü hadîsin Müslim ve Tahavî'-deki rivayetlerinde Efendimizin,
oruçlarını bozmayanlar için; "onlar âsilerdir, onlar âsilerdir"
buyurduğu nakledilir. Yine Buhari ve Müslimdeki Enes'ten nakledilen bir hadisin
sonundaki Rasûlullah'ın; "orucu açanlar bugün ecri alıp götürdüler"
sözü de bu görüşün delillerindendir.
Ahmed b. Hanbel, Evzaî,
İshak b. Rahûye'ye göre seferde oruç tutmamak efdal olmakla beraber tutmak da
caizdir. Çünkü tutmak, ruhsata uymaktır.
Bundan önceki babın ilk
hadisinin açıklamasında da belirtildiği üzere Ebû Hanife, İmam Malik ve İmam
Şafiî'nin de dahil bulunduğu cumhura göre, gücü yeten kişinin yolculuk
esnasında oruç tutması tutmamasından daha efdaldir.
Bu görüşte olanlar,
üzerinde durduğumuz hadis ve benzerleri hakkında farklı izahlarda
bulunmaktadırlar.
Hattabî bu hadis için
şöyle der. "Bu hadis bir sebep üzerine söylenmiştir. Dolayısıyla hükmü o
gibi hallere münhasırdır. Sanki efendimiz "oruç yolcuyu böyle güç
durumlara düşürüyorsa, yolcunun oruç tutması sevap değildir,"
demiştir.
Hz. Peygamber'in Mekke
fethi seferinde oruçlu oluşu ve Hamza el-Eslemî'yi oruç tutup tutmama konusunda
muhayyer bırakması izahımızın delilidir. Eğer oruç tutmak sevab olmasaydı,
Rasûlullah onu muhayyer bırakmazdı"
İmam Şafiî bu hadisteki
"sevap olmama" tabirinin ruhsatı kabulden kaçınanlarla ilgili olduğunu
söyler.
Tahavî bu hadisteki
"birr-sevap"dan maksatın en kâmil manâsıyla "birr"
olduğunu, gayenin yolculuk ânında oruç tutmanın sevap olmayışını ifâde
olmadığını söyler.
Cumhur, Rasûlullah'ın
oruçlarım bozmayanlar için "onlar âsilerdir, onlar âsilerdir"
buyurmasını, onların Hz. Peygamberin emrine muhalefet etmelerine
bağlamışlardır.
Efendimizin "bugün
orucu açanlar, ecri alıp götürdüler" beyânı ise, şöyle izah edilir. Bunlar
oruçlulara hizmet ettikleri için böyle denilmiştir. Bu söz, oruç tutanların
sevaptan mahrum olduklarını ifâde için değildir. Eğer öyle olsaydı, Hz.
Peygamber oruç tutanları tasvip etmezdi. Çünkü Efendimizin, kötülüğe kayıtsız
kalması düşünülemez.
Yolculuk esnasında
orucu caiz görmeyenlerin dayandıkları delillerden biri de "Sizden, hasta
veya yolcu olan başka günlerde tutsun"[Bakara 185.] mealindeki âyet-i
kerimedir. Onlar âyeti, "yolcunun oruç tutamayacağı" şeklinde
anlamışlardır. Cumhura göre ise, âyetin mânâsı, "sizden hasta ve yolcu
olup da oruç tutmayanlar, başka günlerde oruçlarını tutsunlar" şeklindedir.
Cumhurun, yolculukta
orucu caiz görmekle beraber oruç tutmamayı daha efdal görenlere cevabı bundan
sonraki bâbda gelecektir.